ÖLÜMDEN DOĞUMA SERGİ SERİSİ ETAP 2:
DELİ İNSAN
"Deli İnsan" sergisi Orhan Deliorman'ın Akademi yıllarına ait figüratif desenlerinden oluşmaktadır. Deri kaplı eski bir defterin içinden çıkan bu çizimler tohumu yeni patlamış genç bir ressamın insan bedenini keşif yolculuğunu anlatır. Yer yer Akademi'de gizlice çalışan atölye modellerini, dönem arkadaşlarını ve sanatçının kendi ruh dünyasının aldığı farklı renkleri hikâyeler.
Eser satın almak için bize iletişim sayfamızdan e-posta atabilirsiniz.
Hikmet Bey, Numune Hastanesi’ndeki ambar memurluğuna başlayalı, ya da Zonguldak Demiryollan işletmesindeki çok zorlu geçen gardöfrenlik işinden kurtulup, Ankara’ya tayini çıkan üç sene olmuştur. Demiryollarına geçmeden önce, İstanbul Bakırköy Akıl Hastanesi’nin ünlü deli doktoru Mazhar Osman’ın kâtipliğini yapmıştır birkaç sene kadar. Daha da öncesi, tam bir macera.
Hicri 1326 yılında Bulgaristan’ın Şumnu’sunda doğmuştur. 19 yaşında, bir yandan idadide okuyup bir yandan da ailesine ait köy bakkalını işletirken, aynı köyden yaşıtı İbrahim ile birlikte Türkiye’ye kaçmayı akıllarına koyarlar. Sebebi tam açık değil bu kaçışın. Hikmet’e göre Bulgar zulmü. Fakat Türkiye’ye gelişinden sonra evlendiği eşi Hacer Hanım, her ikisinin de yaşlandığı dönemlerde pek takılırdı bu kaçışın sebebine. “Belki de orada bir halt karıştırmıştır. Yoksa annesi var, babası var, neden 19 yaşındaki çocuğun kaçmasına müsaade etsinler ki?” diyerek, Hikmet Bey’in o zamandan beri gizlediği bir sır arardı bu kaçışın altında. Aslında Hacer Hanım’ın aklından geçen gizli kabahat, açıkça söylemese de bir kadın meselesidir muhtemelen. Hikmet bey ise karısının bu tuzaklı fikir yürütmelerine, anlaşılması zor, biraz hınzır, biraz da ketum bir gülümseme ile karşılık vermiştir hep.
Hacer, rahmetli olduğu 1940’lara kadar Bakırköy’de kasap dükkânı olan Eğinli Sıddık Efendi’nin dört çocuğundan en büyüğüdür. Annesi Zehra Hanım, İzmit Değirmendere’si yerlilerinin belki de en çılgın olanı Ali Dayı’nın kızıdır. Ali Dayı, Kurtuluş Savaşı sırasında çetelerde savaşmış, hem çok asabi hem de çok hovarda bir adamdır. Her iki yanağı da, Yunan askerleri tarafından ağzında patlatılan bir avuç dolusu merminin, kalıcı izler bırakarak kapanmış yaralarıyla doludur. Hacer’in babası Sıddık Efendi de astım yüzünden her daim kızgın bir adamdır. Sıddık Efendi’nin evinde neredeyse her akşam dayak vardır. Tam bir kadm hamurundan mamul karısı Zehra Hanım ve Hacer’in dışındaki ikisi erkek biri kız üç çocuk hababam dayak yerler. Fakat yine de Sıddık Bey’i kızdıracak kabahatler işlemekten alıkoyamazlar kendilerini…
Orhan Deliorman’ın anne ve babasını anlattığı “Hikmet ile Hacer’in sıradan yaşam hikâyesi” adlı yazısından alıntıdır.