“Akademi son devre atlama öncesi vize ödevi.
Zor bir konu verilmişti. İstiklal Savaşı ve Atatürk. Altından akıllıca bir manevrayla kurtuldum. Ufka kadar uzanan çorak bir peysaj. Önde zeytin dallarıyla başlayan yeşillik. Yerde ufak tefek taşlar. Yeşilliğin başladığı yerde bir beyaz güvercin ufka doğru bakıyor. Çorak arazi beyaz mezar taşlarıyla dolu. Ve ufuktan başlayarak yaklaşan, bayraklar taşıyan çok büyük bir kalabalık… Ama henüz uzaktalar. En öndekiler bile yalnızca insan olduğu anlaşılabilecek kadar seçilebiliyor. İddiam en öndekinin Atatürk olduğu idi.
Zeytin ağaçları konusunda sıkıntıya düştüğüm için sevgili Nilhan Saygun’un Tuzla’da çalıştığı zeytin ağacı desenlerini ödünç aldım ve zeytin ağacı için onlardan yararlandım. İmtihana ıslak ıslak götürdüm. Birkaç zaman sonra ordu ve mezar taşlarını sildim.
Türk ordusu ve milleti uzun ve çorak zamanlardan şehitler vererek yürüyor ve barışa, feraha ulaşıyorlar. Bu yeşillik içinde ayaklarına takılacak ufak tefek sorunlar var. Ama ufak tefek.”
Orhan Deliorman, Birinci Defter, 30 Ekim 1992