YAŞAYAN TABLOLAR
Ressam Orhan Deliorman’ın yağlı boya tablolarında, ekspresyonist nonfigüratif bir dil hâkimdir. Sanatçı bu kalın fırça darbeli, koyu dokulu, derin tablolarına hayat hikâyesinin gizli sembollerini yıl ve yıl işlemiştir. Onun resminde bir mehtap asla sadece bir mehtap değildi. Güneşin önüne uzanmış bir ağaç dalı silüetinde kimselerin bilemediği bir sızı taşırdı. Ya da dumanı tüten bir semaver Dostoyevski’den talihsiz bir hikâyenin beklenmedik buharını üflerdi yüzünüze. Hatta bu semboller kaderin cilvesiyle öyle bir derinlik kazanacaktı ki, bir gün bir tablosunda çizdiği o selvi ağacı 37 yıl sonra hayata gözlerini yumacağı Körfez sahilini gösterecekti bizlere.
Deliorman’ın her bir tablosu yaşayan bir nesne oldu. Kasıtlı olarak, çoğu 5 yıldan önce tamamlanmayan bu tablolar tıpkı bir insan gibi nefes alıp verdi, büyüdü, gördü geçirdi, olgunlaştı, kimi erken yaşta can verdi, kimiyse yeniden dirildi. Ama hikâyeleri asla bitmedi. Hep eklenecek bir dal parçası ya da minik bir ışık huzmesi kaldı çoğunun. Bugün bu yüzden Orhan Deliorman’ın pek çok tablosu imzasızdır. Daha anlatacakları varken giden birer insan oldular. Tıpkı Orhan Deliorman’ın kendisi gibi…